the best

English-Turkish Translation

  1. daniska
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

hold one's own with the best
en iyileriyle rekabet edebilir durumda olmak Verb
make the best of one's opportunity
fırsattan istifade etmek Verb
make the best of one's time
zamanını iyi kullanmak Verb
make the best of one's way
elinden geldiğince çabuk gitmek Verb
make the best of one's way home
mümkün olduğu kadar çabuk eve dönmek Verb
to the best of one's ability
el inden geldiği kadar
to the best of one's ability
kabil olduğu kadar
to the best of one's ability
elinden geldiği kadar
to the best of one's ability (ies)
elinden geldiğince
try to the best of one's ability
elinden gelen gayreti göstermek Verb
all for the best
sonu hayırlı, en iyi sonuç veren.
At first we were unhappy about the plan, but it turned out to be DEVAMINI OKU
all for the best: Önceleri plandan memnun değildik, fakat sonu iyi/hayırlı geldi. GİZLE
all the best
iyi şanslar
be the best
birinci gelmek Verb
for the best
sonu hayırlı, en iyi sonuç veren.
At first we were unhappy about the plan, but it turned out to be DEVAMINI OKU
all for the best: Önceleri plandan memnun değildik, fakat sonu iyi/hayırlı geldi. GİZLE
hope for the best
gerisini talihe/Allaha bırakmak, sonuçtan umut kesmemek, güvenini sarsmamak.
Don't worry about the DEVAMINI OKU
exam, you study as hard as you can, and then hope for the best. GİZLE
with the best
eşsiz, eşi az bulunur, en iyisi/yeteneklisi ile boy ölçüşür.
He can play bridge with the best : DEVAMINI OKU
Briç oynamakta eşi az bulunur (en iyi oyuncu ile boy ölçüşür).
She can swim with the best.
He can lie with the best: Yalancılıkta eşsizdir.
keep up wit the best of them: en iyi dereceyi korumak, en iyileriyle boy ölçüşmek. GİZLE
the best meal I have ever eaten
yediğim en güzel yemek
the best of all would be for him to resign
en iyisi istifa etmek olurdu
the best of it
işin iyi yanı
the best part
kaymak
the best part of ...
...'in neredeyse tamamı Noun
the best part of ...
...'in önemli bir kısmı Noun
the best part of ...
...'in büyük bir bölümü Noun
The Best Years of Our Lives
Hayatımızın En Güzel Yılları Proper Name, Cinema
advertising pulling the best results
en iyi sonuç alan reklam
at the best possible rate
en uygun fiyata
at the best price
uygun fiyata
at the best price
en iyi fiyata
attack is the best form of defence
saldırı en iyi savunma biçimidir
attack is the best form of defense
saldırı en iyi savunma biçimidir
bag the best seats
en iyi yerleri zaptetmek Verb
be in the best of health
sapasağlam olmak Verb
be rated of the best managed companies
en iyi yönetilen şirketlerden olmak Verb
bring out the best in someone
birinin iyi yönlerini ortaya çıkarmak Verb
cull extract from the best authors
en iyi yazarlardan seçmeler toplamak Verb
do something with the best intentions
bir şeyi iyi niyetle yapmak Verb
do the best you can
el inden geleni yap
find the best time for doing
kerte sine getirmek Verb
get the best of
üstün çıkmak.
get the best of it
galebe çalmak Verb
get the best of it
galip gelmek Verb
get the best out of
en etkin bir biçimde kullanmak Verb
get the best out of
bir şeyin en iyisini elde etmek Verb
get the best out of someone
bir kimseden en iyi şekilde yararlanmak.
to get the best out of the bargain: pazarlıktan kârlı çıkmak.
get the best out of sth
bir şeyden azami fayda elde etmek Verb
get/have the best of
(a) üstün olmak, üstünlük sağlamak.
We tried hard, but they had the best of the game: Çok gayret DEVAMINI OKU
ettik, fakat onlar oyunda üstünlük sağladılar. (b) yenmek, mağlûp etmek, galip gelmek, yere vurmak, alt etmek.
After a long struggle, we got the best of them: Uzun bir mücadele sonunda onları yendik. GİZLE
Let's hope for the best!
Hayırlı olsun.
make the best of
oluru ile yetinmek, aza kanaat etmek, aza çoğa bakmamak, olanından azamî yararlanmak.
After her husband's DEVAMINI OKU
retirement the couple had a smaller income, but they made the best of it.
to make the best of one's opportunities: fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak. GİZLE
make the best of
azamî derecede yararlanmak/istifade etmek, mihneti kendine zevk edinmek.
make the best of a bad bargain
yiğitliğe bok sürmemek Verb
make the best of a bad job
zor koşullar altında elinden geleni yapmak, yapılması gerekeni yapmak.
make the best of both whos
hem dünyalığını hem de ahretliğini yapmak Verb
make the best of both worlds
hem dünyalığını hem de ahretliğini yapmak Verb
make the best of it
ondan azami faydalanmak Verb
Maybe it's for the best.
Her işte bir hayır vardır.
mix with the best society
yüksek sosyeteyle düşüp kalmak Verb
move in the best society
en iyi iş çevrelerinde dolaşmak Verb
of the best quality
has
person of the best quality
yüksek mertebelerdeki şahıs
put the best face on sth
bir şeyi iyi yanından almak Verb
scramble for the best seats
iyi yer kapmak için itişip kakışma
secure the best value
en yüksek fiyatı elde etmek Verb
sell at the best advantage
büyük kârla satmak Verb
sell something to the best advantage
bir şeyi yüksek değerine satmak Verb
stipulate for the best material to be used
en iyi kalite mal kullanılmasını şart koşmak Verb
stipulate for the best material to be used
en iyi kalite mal kullanılmasını şart koymak Verb
to the best of my knowledge
bildiğime göre
to the best of my knowledge
bildiğim kadar ıyla
to the best of my knowledge and belief
bildiğimce
to the best of my memory
anımsayabildiğim kadarıyla
to the best of my recollection
anımsayabildiğim kadarıyla
to the best of my recollection
hatırlayabildiğim kadarıyla
turn something to the best account
birşeyden azamî yararlanmak.
under the best conditions
en iyi şartlar altında
You're the best!
Harikasın! Sentence
best interest of the child
çocuğun yararı Noun
best interest of the child
çocuğun yüksek yararı Noun, Law
sell best in the summer
en iyi yazın satmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun